"Remote" Çalışma: Ne kadar mümkün?

Working Remotely

Article in Joy Of Coding, Turkish
March 21, 2016
[4-5 min.]

Yoğun tempoda çalışan bir insan yaşı biraz ilerleyince şöyle bir durup düşünüyor: Ben ne için, kimin için çalışıyorum?

Para kazanmak için çalışıyoruz, ki sevdiklerimizle ve ilgi alanlarımızla daha “konforlu” bir ortamda vakit geçirebilelim, ilgilenebilelim. Ama gelgelelim günümüzün büyük ve en verimli zamanını çalışarak ya da öncesinde ve sonrasında yolda geçiriyoruz.

Hafta içi işten kalan süreyi ne kadar verimli kullanabiliyoruz bu tartışılır. Hafta sonu da ya bir yerlere bir şeylere yetişmeye çalışarak koşuşturmayla geçiyor ya da evde, bütün gün geniş geniş yayılarak geçiyor.

Bu noktada insan kendisine şunu sormadan edemiyor: İşe daha az, eve, evdekilere, sevdiklerime, ilgi alanlarıma daha fazla zaman ayırabileceğim bir iş ortamı mümkün mü?

Daha az kazanmayı göze alsanız bile haftada 2-3 gün çalışmanıza razı gelecek bir iş yeri bulmak mümkün ama kolay değil.

Çalışma zamanlarını kendinin belirleyebileceği uzaktan çalışma ya da freelancer olarak çalışmak da mümkün.

Ben bu yazıda daha çok freelancer olarak ya da uzaktan çalışmanın detaylarını irdelemek istiyorum.

Uzaktan çalışmanın başarılı ve güzel örneklerini batıda görüyoruz, duyuyoruz, mümkün olan bir şey bu. Fakat çoğumuzun atladığı bir şey var: Bu kişilerin üzerinde çalıştıkları proje ve/veya projelerin kişi üzerindeki yükü. Bu örneklerin çoğunda yazılım geliştiriciler bir-iki ürün üzerinde çalışıyorlar. Bütün dertleri o ürünleri düzenli olarak geliştirmek ve o ürünlerin bakımını yapmak. Neredeyse tamamıyla planlanabilir bir çalışma ortamları var. Düzenli proje yapıp teslim etmek suretiyle çalışanların da gerek proje bütçesi gerek proje zamanı konusunda müşterileriyle anlaşmalarında bir sıkıntıları olmuyor. Hep derler; kaliteli, ucuz ve hızlı bir arada olamaz diye. Buna dikkat edildiği sürece işlerde de genelde bir sıkıntı çıkmıyor.

Türkiye özelinde konuştuğumuzda işler biraz değişiyor. Öncelikle belli bir ürün ya da servis üzerinde çalışanları ayrı tutuyorum. Düzenli olarak proje yapıp, teslim edip parasını alıp, işlerimize devam etmek zorundayız. Ben buna terzi işi diyorum: sipariş gelir, yapıp teslim edersin, parasını alırsın.

Burada genelde birtakım ekonomik sıkıntılar ya da ihtiyaçlar devreye giriyor. Böyle olunca “gelecek olan parayı” garantiye almak adına mümkün olduğunca çok proje almaya çalışıyorsunuz. Müşteriden kaynaklı gecikmeleri bir kenara bırakacak olursak, bu durumda “good-cheap-fast” ile anlatılmak istenen noktaya geliyoruz. Bu uzak durmaya çalıştığımız bir sarmala sokuyor bizi.

Tüm bunların uzaktan çalışmanın mümkün olup olmamasıyla ne alakası var?

Bu noktada işi teslim etmek için beraber çalıştığımız insanlarla bir arada olmamızın gerekliliği kaçınılmaz oluyor. Şöyle ki: İster freelancer ister normal çalışan olalım, tüm zayıf noktalarına rağmen işi al, yap, teslim et, parasını al döngüsü için projeleri üst üste bindirmek ve hızlı ilerletmek durumunda kalıyoruz.

Bir arada olmayan insanlar en verimli çalışma imkanını tanıdığı iddiasında olan ortak iş yapabilme platformlarını, uygulamalarını kullansa bile işin kendisini yetiştirmekle daha çok meşgul olunduğundan bu platform ya da uygulamalar üzerinde yapılan iletişim verimli olmuyor, olamıyor. “E-postanı geç gördüm”, “Diğer todo ile uğraşıyordum”, “Öncelik sırasını bilmiyordum” vs vs gibi, ihtiyacın neden geç giderildiği ile ilgili bir ton geri dönüş alıyoruz.

Bu noktada uzaktan çalışmak isteyenlere naçizane tavsiyelerim şunlar olacaktır:

  • En fazla bir ya da iki ürün/servis geliştiren/yürüten bir firma ile çalışın.
  • “Bir personel aktif olarak tek bir projede çalışır” prensibiyle çalışan ve proje zaman/maliyet dengesini olması gerektiği gibi kurabilen yerler ile çalışın.
  • Her personelin bir “backup”ının olması gerektiğini düşünen yerler ile çalışın.
  • Freelancer olarak işi, olması gerektiği fiyata ve sizin şartlarınızla yetişebilecek sürede olması durumunda üstlenin.
  • İşi çıkaracak olan ekipteki zayıf halkalardan kurtulun.

Evet, ideal bir ortamda uzaktan çalışmak pek kolay görünmüyor, fakat ülkemizdeki durum kabaca bu şekilde görünüyor bana. Kimse kimseyi babasının hayrına çalıştırmıyor, kimse de babasının hayrına başkasına çalışmıyor. İstediğimiz gibi bir hayat sürdürmek için kendi şartlarımızı belirlememizde ve bu şartların hangisini, hangi koşullarda esnetebiliriz bunu belirleyip ona göre bir strateji belirlememizde fayda var.